Recep ERÇİN
Türkiye’nin dış ticaret görünümünü değerlendiren dış ticaret istihbarat uzmanı, HİT Global Kurucusu İbrahim Çevikoğlu, 2024’te genel itibarla büyük firmaların ihracatının arttığını söyledi. Çevikoğlu, “Bu durum KOBİ’ler için bir dezavantaj teşkil ediyor. Bir dönem ülkemizde Çin modelini örnek alarak yüksek hacimlerle, ölçek ekonomisiyle ihracat yapma niyetine girilse de, o gün kapasite attıranlar bugün maalesef ya yabancı yatırımcı arıyor ya da işçi çıkarıyor, nüfus ve altyapımız ölçekten kazanmak için uygun değil” dedi.
Türk ihracatçısının çoğunluğunun müşterinin ayağına gitmek yerine hazır sipariş beklediğini ve genellikle büyük adetle sipariş veren alıcılara odaklandığını vurgulayan Çevikoğlu, bugün yaşanan kârsızlık ve fiyat tutturamama sorununun bundan ileri geldiğini not etti. “İhracatımızın büyük kısmı nakit inek ürünler” ifadesini kullanan ve bir finans tabiri olan “nakit inekleri” tabirine açıklık getiren Çevikoğlu, Türkiye’nin ihracatta, halihazırda dünyada hemen her ülkenin yapabildiği ve kendine kolayca müşteri bulabilen ama çetin fiyat rekabetinin olduğu ürünlere yoğunlaştığını vurguladı.
Nakit inek ürünler, şirketlerin çok fazla yatırım yapmadan sürekli ve düzenli gelir elde ettiği, pazar payı güçlü, oturmuş ürünleri ifade ediyor. İhracat tarafında riskli veya yeni ürünler yerine, zaten oturmuş, talebi yüksek, düzenli kâr getiren ürünlere odaklanılıyor. Stratejik olarak ağırlıkla düşük riskli, yüksek nakit akışı sağlayan ürünler ihraç ediliyor.
“Kameralar buraya bakmıyor çünkü biz vitrin değiliz”
Katma değeri düşük basit ürünlerle yol alan ihracat gemisinin rota değiştirmesi gerektiğine işaret eden Çevikoğlu, “Bizim ülkemiz ölçekten kazanmaya müsait değil. Ama ürün ve marka algımız da Avrupa kadar iyi değil. Biz Çin-Hindistan ile Almanya-İtalya gibi ülkeler arasında çok özel ve korunması zor bir yerdeyiz” dedi.
Ancak bu konumu bilerek strateji geliştirmeliyiz. Ülke olarak, spot ışıkları bizim üzerimizde değil. Markalaşmada dünyanın en iyi işini de yapsak kameralar buraya bakmıyor; vitrin değiliz. Vitrin İtalya, Dubai, Amerika vb. Katma değerli ürün edebiyatı yapıldığını fakat sanayicinin 5-10 yıl sonra kazanç getirecek ürüne yatırım yapamadığını ifade eden Çevikoğlu, şunları söyledi: “İhracatçının kendine gol attığı nokta yerel rekabet ve dürüstlük sorunu. Kâbe’de kullanılan mermer Türkiye’den gidiyor, bu durumu Suud’da biliyor ama ürünü İtalya’dan almayı tercih ediyor. Çünkü ikinci, üçüncü sevkiyattan sonra ürünün kalitesini bozmamızdan şikayetçiler.
Diğer taraftan yerli rakibimizin müşterisini almaya odaklanarak ya çok uzun vadelerle ya da fiyat kırarak ihracat yapıyoruz maalesef, sonuçta ülkeye giren döviz ya daha az geliyor ya da daha geç geliyor bu durumda. TÜİK’in 2024 yılı istatistiklerine göre ihracat ödemelerinin yüzde 70’e yakını mal mukabili ödeme yöntemi yani açık hesap en riskli ödeme yöntemi. Bir ülkenin itibarı, ödeme yöntemi ile anlaşılabilir. Örneğin İngiltere ihracatının yüzde 55’i akreditif, bizde yüzde 5 seviyelerinde”
“Önceden ihracatı soranlar şimdi ithalatı soruyor”
“Son dönemde yaşanan fiyat tutturamama probleminin bir çıkış noktası da ürünü hizmete çevirerek pazara sunmak” ifadelerini kullanan Çevikoğlu, “Örneğin salon mobilyası satmak yerine, bir otelin mobilya uygulama projesini satmaya çalışmalı. Çünkü mobilya, standart bir ürün iken, bunu projelendirdiğinizde daha özel ve kıyaslanamaz dolayısıyla rekabeti daha düşük bir hal alıyor” görüşlerini paylaştı.
Türkiye’deki mevcut döviz politikası başta olmak üzere ihracatçı için işler iyi gitmezken ithalat tarafında işlerin iyi olduğuna dikkat çeken Çevikoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “2024 yılı eylül ayından günümüze, birkaç istisna ay hariç; son tüketim malı ithalatı, yatırım malı ithalatını geçmiş durumda.
Yani artık üretim satmak yerine, bitmiş ürünü ithal ediyoruz ülke olarak. İhracat bir ülkenin ihtiyaç fazlası malını satmak iken ithalat da uygun fiyatlı malı almaktır. Mevcut döviz politikası ise ihracatı değil ithalatı teşvik ediyor. Pek çok sektörde bitmiş ürünün ithal edilmesi mantıklı bir hal aldı. Elbette bu eğilim devam etse de üretimden vazgeçmemek lazım ancak ticari göstergelerde durum bu şekilde.
Ülkenin en zenginleri ithalatçılar. Dönem dönem sayısı değişse de ülkemizde 120 binden fazla ihracat firma var mevcut ancak ülkemiz mal ihracatının yüzde 65’ini bu firmalardan ilk bin firma gerçekleştiriyor. Diğer taraftan hemen her yıl 20-30 bin ihracatçı bu listeden düşüyor yenileri geliyor. Bu durum, KOBİ’ler için ihracatın sürdürülebilirliği noktasında düşündürücü.”
“190 ülkenin sicil kayıtlarına ulaşabiliyoruz”
Dış ticaret yaparken kazandığı tecrübeleri çevrelerine aktardıklarını söyleyen İbrahim Çevikoğlu, zamanla bunun bir iş halini almasıyla dış ticaret yapan firmalara ve dış ticaret ile ilgili kurumlara rota çizmek için HİT Global’i kurduğunu belirti. Tamamen veriye dayalı bir iş modeli oluşturduklarını kaydeden Çevikoğlu, “Dünyanın pek çok ülkesinde ticaret sicil kayıtlarına ve gümrük verilerine legal bir şekilde ulaşabiliyoruz. Bir anlamda dış ticarete özel veri madenciliği yapıyoruz.
Hangi pazarda hangi alıcılar var. Hangi ürün revaçta veya birim fiyatlar neler gibi detaylara sahibiz. Güncel ve nokta atışı verilerle yapılan pazar araştırmaları sayesinde firmaların vakitten, nakitten ve ekipten tasarruf ederek dış ticaret yapmalarını sağlayacak bize özel bir model üzerine hizmet veriyoruz. Bu hizmetleri sadece Türk firmalara değil, 17 farklı ülkeye hizmet olarak ihraç ediyoruz” diye konuştu. Çevikoğlu, “Elbette dünyanın en güncel ve kapsamlı verisini de sunsak günün sonunda iş insanda bitiyor. Bu verileri satış veya tedarike dönüştürecek insan kaynağı her şeyden önemli” ifadelerini kullandı. Çevikoğlu, bunun için uygulamalı bir dış ticaret akademisi kurduklarını ve mezunlarına meslek garantisi verdiklerini aktardı.
Kaynak için buraya tıklayın: Source link









